Zeynep Cemali Edebiyat Günü

Zeynep Cemali Edebiyat Günü 2012

Edebiyatçılar, yayıncılar ve çocuklar bu konferansta!

Ülkemizin ilk çocuk ve gençlik edebiyatı konferansı Zeynep Cemali Edebiyat Günü’nün ikincisi 6 Ekim 2012’de, Kadir Has Üniversitesi’nde gerçekleşti. Katılımın ücretsiz olduğu tamgünlük konferansı 237 kişi büyük bir ilgi ve coşkuyla izledi. Edebiyat, eğitim ve yayıncılık dünyasından birbirinden değerli dokuz önemli ismin konuşmacı olduğu konferansı edebiyatımızın genç kalemlerinden, yazar, şair Onur Caymaz yönetti.

zceg-22Yayıncılığımızın gülen yüzü çocuk ve gençlik edebiyatının gelişmesi için Günışığı Kitaplığı tarafından başlatılan uzmanlık konferansı Zeynep Cemali Edebiyat Günü bu yıl ikinci kez düzenlendi. 2009’da veriminin doruğunda yitirdiğimiz değerli yazar Zeynep Cemali’nin adını alan konferans, yurt çapında düzenlenen Zeynep Cemali Öykü Yarışması’nın 2012 Ödül Töreni’yle son buldu. Günışığı Kitaplığı Genel Yayın Yönetmeni Mine Soysal’ın, henüz geçen hafta kaybettiğimiz değerli yazar Bilgin Adalı’yı anmasıyla başlayan konferansın açış konuşmasını, çocuk edebiyatının çok yönlü “abisi” Yalvaç Ural yaptı.

zceg-2

Sokrates’in “lüksü seven, evlerinin efendisine dönüşmüş, büyüklere saygısı olmayan” çocuk tanımından yola çıkarak, bazı klişe tanımlarda yüzyıllardır ne kadar da tıkandığımızı hatırlatarak sözüne başlayan Ural, çocukların hızla değiştiğini, bizlerinse onlara uyum sağlamak yerine kendimize göre biçimlendirmeye çalıştığımızı söyledi.

Edebiyat kaygısı taşımamak noktasında gençleri suçlamanın anlamsızlığını, bu kaygıyı taşıma noktasındaki kusurun her şeyden önce yayınevlerine ait olduğunu belirten Ural, sürekli “aynılaştırılmaya” çalışılan bir çocuk ve gençlik pazarı üzerinden, edebiyattan kopuk bir üretim içinde olunduğunun altını çizdi. Sürekli bir ya da iki yıllık markalar üreterek, yeni ve geçici kahramanlar yaratarak, çocuklara yönelik içeriklerin “oyuncaklaştırıldığı”na dikkat çekti.

Çocukların ruhlarının ve odalarının “kötü kahramanlar mezarlığı”na döndüğünü söyleyen yazar, ebeveynlerin de eğitimcilerin de çocuklara ulaştırdıkları içerikler konusunda iyi seçimler yapmaktan uzak olduklarını, çünkü kendilerinin de bunun için gereken yeterli okumayı yapmadıklarını, içerik bilgisine sahip olmadıklarını vurguladı.

zceg-5Edebiyat eleştirisi ve yayıncılık üzerine yazan en üretken kalemlerden, yazar ve eleştirmen Semih Gümüş, “Edebiyat cephesi ve yaratıcı yazarlık” başlıklı konuşmasında, edebiyatın bambaşka bir yaratıcılığı, dönüştürücü bir güç olan “dilsel yaratıcılığı” barındırdığını vurguladı. Edebiyatın, dilin doruk noktası olduğunu; yazınsal dilin, doğrudan taşınan anlamın yanında, görünmeyen birçok anlamı da taşıdığını belirtti.

Edebiyatın başlıca iki kaynağının gerçek hayat ve öteki kitaplar olduğunun altını çizen Gümüş, edebiyatın bizlere, ulaşabileceğimizden fazla, sayısız yaşamı bir arada, sonsuz bir zenginlik içinde sunduğunu söyledi. “Kitapların kitaplardan, yazarların yazarlardan” çıktığının altını çizdikten sonra edebiyatın da resmin de, bize gerçeği, daha önce hiç bakmadığınız ve görmediğimiz şekilde gösterebileceğini vurguladı.

Devamlı değişen edebiyat karşısında ders kitaplarının oldukları yerde saydıklarını, ancak hayal gücünü serbest bırakan bir edebiyat anlayışını taşıyan derslerin işlevsel olabileceğini; edebiyatın akademik zorlamayla değil, etkin okumayla mümkün olabileceğini öne süren Gümüş, bu konuda görevin en başta okullarda olduğunun altını çizdi.

Yeni nesil yazarların eserlerindeki en büyük sorunun, birbirine aşırı benzemek olduğunu belirten eleştirmen, çabuk yazıp bitirme eğiliminin edebiyatı zayıflattığına ve merak eksikliğine yol açtığına değindi. Her şeye rağmen, egemen siyasi anlayışın içinde çok kısıtlı kalmış edebiyatımızın günden güne özgürleştiğinin altını çizdi.

zceg-7Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Görevlisi Zekeriya Kaya, “Türkçe Sorunları ve Ders Kitaplarımız” başlıklı, keyifli olduğu kadar düşündürücü sunumunda, çocukların birer okur ve edebiyat sever olmalarında, Türkçe derslerinin birincil sorumluluğa sahip olduğunu belirtti. Ders kitaplarının can alıcı önemine değinen Kaya, acil ihtiyacımızın çocuğun dil, duygu ve düş evrenine uygun metinleri barındıran ders kitapları olduğunu vurguladı.

16 ders kitabı incelemesi üzerinden gerçekleştirdiği sunumda, kitaplarda yer alan metinlerden örnekler veren Kaya, sözcük seçimleri, cümle yapıları, tamlamalar, metafor ve deyim seçimleri, terimlerin bağlamına uygun kullanımına ilişkin sorunları ortaya koydu.

Kendini anlatmayan sorular, okuru metinden soğutacak ifadeler, kavramların içini boşaltan yanlış kullanımlar, noktalama uyumsuzlukları, farklıymışçasına peşpeşe tekrarlanan ifadeler, isim ve sıfat kullanımındaki anlam hataları, anlatım bozuklukları, kısaltmalardaki sorunlar, başlık-alt başlık-kategori tutarsızlıklarından sayısız trajikomik örneği gözler önüne seren Zekeriya Kaya, ders kitapları alanında daha yapacak çok işimiz olduğunu vurguladı.

zceg-8İkinci gruptaki oturumlar, Türkiye Yayıncılar Birliği Genel Sekreteri Kenan Kocatürk’ün “Dijital haklardan FATİH Projesi’ne yayıncılık sektöründe yeni gelişmeler” başlıklı konuşmasıyla başladı. Türkiye’nin, yılda yayımladığı ortalama 40.000 yeni başlıkla, 100 milyar dolara ulaşan dünya yayıncılık pazarının 1.5 milyar dolarlık kısmını oluşturduğunu söyleyen Kocatürk, 2011’de Türkiye’de 180 milyon kitap basıldığını belirtti. Cumhuriyet’in ilk yıllarında ders kitaplarından da sorumlu olan MEB’in, Türkiye’nin hâlâ en büyük yayıncısı olduğunu vurguladı.

Devletin yayıncılığa müdahalesinin bugün başka bir noktaya ulaştığını, MEB’deki devletleştirmenin artarak devam ettiğini öne süren Kocatürk, dikkati Talim Terbiye Kurulu’nun incelemelerine çekti. Türkiye’den tek bir yayıncının dünyanın en iyi yayıncıları arasında yer alamadığını söyledikten sonra, devletin durması gereken noktanın, öğretmenlerin ve okul kütüphanelerinin kitap ihtiyaçlarına cevap vermek olduğunun altını çizdi.

Dünyada yayıncılık sektörünün teknoloji devleri tarafından biçimlendiğini, bunun da yazar ve yayıncı örgütlerince eleştirildiğini hatırlatan Kocatürk, içinde bulunduğumuz “dijital çağ”da, “umuma iletim hakkı” diye bir hakkın doğdunu ve şimdiden, bu yeni doğmuş hakkın “devri”ni tartıştığımızı belirtti.

Yayın haklarının yönetilmesinde, şeffaflığı ve eserin tüm hak sahiplerini her türlü dijital çoğaltım hakkında bilgilendirmeyi esas alan bir modelin Yayıncılar Meslek Birliği tarafından kurulduğunu, bunun üzerine çalışıldığını söyleyen genel sekreter, FATİH Projesi kapsamında, büyük teknoloji firmalarının, yayıncıların ve lobilerin, 16 milyon öğrencinin söz konusu olduğu bu pazarda MEB kapısına dayandıklarını ifade etti.

Tabletler ve e-içerik modeli konusunda MEB’in ilk kez şaşırtıcı bir çalışma gerçekleştirdiğine değinen Kocatürk, bu e-içeriğin hangi kitaplarla nasıl destekleneceği konusunda izleme halinde olduklarını bildirdi. MEB’in, ücretsiz dağıtılan kitaplar dışında hiçbir kitap alınmamasına yönelik genelgesini ve yayıncı temsilcilerinin okula dahi alınmamasına ilişkin talebini hatırlatan genel sekreter, sözlerini, rekabet edilebilir bir yayıncılık için teknolojinin yeterli olmayacağını, esas olarak insana yatırım yapılması gerektiğini hatırlatarak sonlandırdı.

zceg-12Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Direktörü Prof. Dr. Üstün Ergüder, Mine Soysal’ın sorularını yanıtladığı “4+4+4 okuma kültürümüzü geliştirmek için bir fırsat olabilir mi?” adlı söyleşiye, 4+4+4’ü özetleyerek ve ERG’in kuruluşunu, amaçlarını anlatarak başladı. Her şeye rağmen yaşanan olumlu gelişmelere örnek olarak, erken çocukluk eğitimindeki %14‘lük katılımın bugün %60’a çıkmasını gösterdi. 4+4+4’ün bir eğitim içeriğinden çok siyasi bir rövanşı andırdığını söyleyen Ergüder, 4+4+4’te siyasi bir baskının varlığından ve İmam Hatip Okulları ‘nın da buna dahil olduğundan söz etti.

8 yıllık kesintisiz eğitimin, 4+4+4’le kıyaslandığında, çok daha düşünülmüş bir sistem olduğunu hatırlatan siyaset bilimci, 4+4+4’ün ise bir anda öne sürülmüş; aceleye getirip, soluklanmaya ve düşünmeye bile zaman tanımadan baskılanmış bir sistem olarak ortaya çıktığının altını çizdi. 4+4+4’ün olumsuz sonuçlarının kendini, adı hep geçen özel okullarda değil, Anadolu’da ve İstanbul’un varoşlarındaki okullarda göstereceğini vurguladı.

Türkiye’nin, teknolojiyi yalnızca kullanan değil, icat edip üretebilen çocuklar yetiştirmek konusunda kaybedecek hiç vakti olmadığını belirten Ergüder, FATİH ve benzeri projelerin fırsata dönüşmesi için öğretmenlerin iyi yetiştirilmesinin şart olduğunu, aynı tornadan çıkmış adamlar yetiştirmeye bir son vermemiz gerektiğini dile getirdi.

Çocuklarımızın okulu sevmediklerini, okumayı da sevmediklerini de belirten Ergüder, iyi öğretmenlerle ve sanat öğretimi yoluyla bu sevginin kazanılabileceğini, farklı eğitim sistemlerini örnekleyerek vurguladı. Okullarımızda sanata ve spora ayrılan saat sayısının, uluslararası ortalamanın neredeyse yarısı olduğunu söyledikten sonra, seçmeli ders konusuna ve bu derslerin artmasının önemine değindi.

MEB’in, kuruluşu gereği kontrol etme dürtüleri çok güçlü bir bakanlık olduğunu ve Türkiye’de genel anlamda bürokrasi yaratma ve kontrol etme hastalığı olduğunu hatırlatan Ergüder, inatla çalışacak STK’lara ve özel girişimlere de, özellikle bu noktada ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.

zceg-17Zeynep Cemali Edebiyat Günün’ün bu yılki paneli gençlik edebiyatı üzerineydi. Yazarlar Behçet Çelik ve Aslı Tohumcu’nun konuşmacı olduğu “Gençlik edebiyatı bizde de yazılabilir mi, yoksa zaten yazılıyor mu?” başlıklı paneli, yazar Müge İplikçi yönetti. Aslı Tohumcu, kitaplarını okuyanların özellikle gençler olduğunu sonradan keşfettiğini belirttikten sonra, gençlerdeki bu tercihin nedenini onların isyankâr doğalarına, muhalif duruşlarına ve kendilerini yola sokmaya çalışan şeylere yenik düşmemelerine bağladı.

Panelde, gençleri hedefleyen bir edebiyatın, genel edebiyat ortamında bir “kulvar değişikliği” olarak algılandığı, bir sınırlama olarak görüldüğü vurgulandı. Türkiye’de bu alanın henüz olgunlaşmadığı, sektörleşmediği, Avurupa’dakine muadil bir edebiyat yayıncılığı ve süreli yayıncılık kültürünün oturmadığında hemfikir olundu.

Edebiyatın, sistemin istediği kişiyi yaratma konusundaki işlevselliğine de değinilen panelde, Behçet Çelik, edebiyat ruhuyla genç ruhun, birbirleriyle kolay iletişim kurabilen iki ruh olduğunu belirtti. Konu, gençlik edebiyatının yaşanıp da söylenemeyeni anlatan edebiyat olabilme olasılığına geldiğinde, Tohumcu, edebiyata karşı bir “hizaya getirme” operasyonu sürdürüldüğüne dikkati çekti. Aynı mantığın tecavüzcüyü salıverirken, tecavüzü yazan yazarı sokağa çıkamaz hale getirdiğini vurguladı.

Dil kullanımına ilişkin fikir paylaşımında, Çelik, kanonlaşmış bir yazım kılavuzumuzun olamadığını vurguladı. Tohumcu da yazarın, hikâye hangi dili gerektiriyorsa, o dili kullanması gerektiğini ifade etti.

Müge İplikçi’nin “Edebiyat gençllği güruhlaşmaktan kurtarıp, birey olmaya çekebilir mi?” sorusuna, “Mücadele gerektiriyor,” diyen Tohumcu, ebeveyn, öğretmen ve devlet buna izin vermedikçe, tek başına edebiyatla bunu çözmenin zor olduğunu vurguladı. Panelde, “gençliği özne alan bir edebiyat”ın dergilerde ve sürekli edebiyat yayınlarında ne kadar az yer bulduğuna vurgu yapılsa da, bugünkü yayıncılığın ve bu tip etkinliklerin bir ilerlemeyi işaret ettiği ortak görüşüne varıldı.

zceg-23Günün son konuşmacısı, “Edebiyattan yaşama süzülen öyküler” başlıklı konuşmasıyla, çağdaş edebiyatımzın en önemli temsilcilerinden Selim İleri’ydi. Kitap okuyabilmenin aynı zamanda bir ekonomik imkân meselesi olduğunu belirten İleri, bunun, Türkiye’nin belki de okuma konusundaki en ciddi sorunlarından biri olduğunu vurguladı.

Edebiyat okumalarına ilk adımını tefrika romanlarla attığını söyleyen yazar, ailesinin “okuma” dediği şeyin kendisinde uyandırdığı meraka değindi. Çocuk okur için metnin, öykünün önemli olduğunu hatırlatan İleri, yazarın kim olduğunun ve nasıl bir çabayla o eseri meydana getirdiğinin çocuk yaşta bir önem taşımadığını dile getirdi.

Behçet Necatigil’in Kitaplarda Ölmek adlı şiirini okuyan yazar, yazarların hiçbir zaman siyasetçiler kadar kötülük yapamayacaklarını ifade etti. Dinleyicileri bir edebiyat yolculuğuna çıkaran İleri, kitapların arkasındaki dünyaya küçük anılarla göz kırptıktan sonra, Anna Karenina’dan, Rus edebiyatından ve bir sevgi ve şefkât yazarı olarak Reşat Nuri Güntekin’den söz etti.

Hiçbir iç gerçekliğin, özellikle de “medyatik” dediğimiz alanda ortaya çıkmadığını ifade eden Selim İleri, medyanın ve haberlerin, yani salt gerçeğin yalnızca olayların görünen yüzüyle ilgilendiğini, ama ona giden yolu, arkasında yatan dramı anlatamadığını, bunu ancak edebiyatın ve sinemanın yapabileceğini söyledi. Edebiyatın insan hayatındaki kalıcılığına değinen yazar, sanata ve edebiyata, gelmiş olduğumuz şu korkunç iletişimsizlik döneminde özellikle ihtiyaç duyduğumuzu belirterek konuşmasını sonlandırdı.

Zeynep Cemali Edebiyat Günü, Zeynep Cemali Öykü Yarışması 2012’nin Ödül Töreni’yle sona erdi. Günışığı Kitaplığı Yayın Yönetmeni Dr. Müren Beykan Günışığı Kitaplığı’na ulaşan öykülerin üçte ikisinin özel okullardan, üçte birinin devlet okullarından öğrencilere ait olduğunu söyledi. Bu yıl, 6. sınıflar en yüksek oranda katılırken, SBS yorgunluğu içindeki 8. sınıfların az sayıda öğrenciyle temsil edildiğini belirtti. Yarışmaya katılan öğrencilerin ancak dörtte birinin erkek öğrenci, geriye kalan büyük çoğunluğunu kız öğrencilerin oluşturduğunu; ülkenin hemen her köşesinden öğrencilerin katıldığı yarışmaya İstanbul’dan 60’ın üstünde; Ankara’dan ve İzmir’den de yaklaşık 30’ar öykü geldiğini söyledi. Çok az öyküde günümüz teknolojisine ve iletişim biçimlerine dokunulduğunu belirten Beykan, çocukların sürekli “eski” yaşamlara ait öyküler, romanlar okumaktan, kendi gerçekliklerinin, bugünlerinin öykülere, edebiyata konu olamayacağını mı düşündüklerine özellikle dikkati çekti.

Zeynep Cemali Edebiyat Günü’nün ikincisi, keyifli bir kokteylle ve basının yoğun ilgisiyle sona erdi.

Program Kitapçığı’nı incelemek için tıklayınız.

PROGRAM

08:30 Kayıt ve ikram

09:30 Açılış

09:45 Yalvaç Ural Açılış konuşması

10:00 Semih Gümüş
Edebiyat cephesi ve yaratıcı yazarlık

10:30 Zekeriya Kaya, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Görevlisi
Türkçe sorunları ve ders kitaplarımız

11:00 Kahve molası

11:20 Kenan Kocatürk, Türkiye Yayıncılar Birliği Genel Sekreteri
Dijital haklardan FATİH Projesi’ne yayıncılık sektöründe yeni gelişmeler

11:50 Prof. Dr. Üstün Ergüder, ERG Direktörü
4+4+4 okuma kültürümüzü geliştirmek için bir fırsat olabilir mi?

12:35 Öğle yemeği

13:45 Bir kitabı resimlemek ne demek, tasarlamak ne demek?
Huban Korman

14:30 PANEL: Gençlik edebiyatı bizde de yazılabilir mi, yoksa zaten yazılıyor mu?
Müge İplikçi, Behçet Çelik, Aslı Tohumcu

15:15 Cemil Kavukçu Kapanış konuşması

15:25 Edebiyattan yaşama süzülen öyküler
Selim İleri

16:05 Zeynep Cemali Öykü Yarışması 2012 sonuçları
Dr. Müren Beykan

16:40 KOKTEYL

Konferansın tüm içeriği Keçi’de!
Scroll to Top
Scroll to Top