Çocuk “kötü”yü kitaplarda görüp zihnine savunma kodları yazar!

Çocuk hak ve özgürlüklerinden ne kadar haberdarız, neyi ne kadar biliyoruz… İyi eğitim almış, aydın olduğunu düşünenlerimiz bile çocuklarına baskıcı, sınırlayıcı davranabiliyor. Doğuştan bilinecek bir farkındalık değil bu, okuyarak, kafa yorarak, gözlemleyerek edinilebilecek bir yaşam feslefesine mesnetleniyor.

Çocuklara fiske dahi vurmuyoruz, ama başkalarının kötü davrandığına, hatta kötüden beter dayağa, şiddete maruz bıraktığına neredeyse her gün tanık oluyoruz ya da haberini alıyoruz. Çocuklarımız televizyonda bile görüverseler bu sahneleri, kâbusu kendileri yaşamışçasına etkileniyor, gizli travmalar yükleniyorlar. Aslında çocuk, başına gelmeyince şiddeti tanımlayamaz, neyin şiddet olduğunu şıp diye bilemez. Aman başlarına gelmesin elbette. Ancak, okuyarak farkında olmaları, şiddeti “gördüklerinde” tanıyabilmeleri önemli. Neyin şiddet olduğunu, hak ve özgürlüklerinin sınırlarını bilmeliler.

Çocuk, yaşamında olağanlaştırılmış şiddet varsa, onu normal sanıyor. Çocuk, yaşamında sıfır şiddet varsa, bütün çocuklar öyle yaşıyor sanıyor. Birincisi, ülkecek yok etmemiz gereken bir illet. İkincisi, çocuklarımızı pembe düşler diyarında izole etmek tehlikesi içeriyor ki, onları olası sözsüz şiddete karşı da savunmasız bırakmaya neden olabiliyor.

Bu zorlu meseleyi çocukları korkutmadan ama farkındalık oluşturacak dozda paylaşmamız gerek. Çünkü fiziksel şiddete değil ama manevi şiddete uğramayan çocuk az. Örneğin, anne baba ayrılığının çokça yaşandığı günümüzde, çocukları üzerinden birbirini hırpalamak isteyip, amaçlamadan da olsa çocuklarını perişan edenlerimiz var! Sarılacağımız mucize, kitaplar elbette. Ancak, sadece Oliver Twist ya da Pollyanna okuyalım demiyorum. Ya da çocuk, hele yeniyetmeliğe ulaşsın, bu konuları en iyi işleyen ilkgençlik romanlarını veririz eline demek, hızla akan zamanı gözardı etmek olur. Yan karakterlerle konuya dolaylı dikkat çeken, ince ince süzülmüş anlatımıyla özenli pek çok kitap yazıldı artık. Rehberimiz onlar olabilir.

Çocuk kitapları alanında, İtalyanlar’ın konuya özellikle eğildiğini söyleyebiliriz. Ünlü yazar Angela Nanetti’nin Düşler Sirki (çev. Nilüfer U. Dalay, Günışığı Kitaplığı), Silvia Roncaglia’nın İyi Uykular Dedektifi (res. Marianna Fulvi, çev. Demet Elkâtip, GK) ve Chiara Lossani’nin Ailede Grev Varı (çev. D. Elkâtip, GK) doğrudan şiddeti anlatmadan, çocukların maruz kalabildiği zorluklara değinen nitelikli eserlerden. Çocuklarla olumsuzu konuşabilme fırsatı veren kitaplar arasında, Necati Tosuner’in Dur Bakalım Petek (GK), Füsun Çetinel’in Ayasofya Konuştu (res. Sadi Güran, GK) ve Müge İplikçi’nin Kömür Karası Çocuk (res. Huban Korman, GK) adlı romanları da sayılmalı.

Ergenler içinse seçenek çok. Burada, farklı pencereler sunan 4 tanesini anmakla yetinelim: Sherman Alexie’den Duruma Göre Bazen Kızılderiliyim (çev. Bengü Ayfer, Editura Yay.), Michael Ende’den Momo (çev. Leman Çalışkan, Kabalcı Yay.), Aslı Der’den Darmadağın (GK) ve John Boyne’den Çizgili Pijamalı Çocuk (çev. Tayfun ve Tülin Törüner, TUDEM Yay.).

İstanbul’da binlerce çocukla söyleşen Fransız yazar Brigitte Labbé’nin ünlü “Çıtır Çıtır Felsefe” dizisinde bu konuya ustaca değinen ayrıntılar var. Dilimize 30. kitabını kazandırmaya hazırlandığımız bu sevilen dizinin Şiddet ve Şiddetsizlik adlı kitabı da, Ahlaki Olan ve Olmayan da çocuklarla birlikte okunmaya, üzerinde düşenmeye uygun. İkinci kitapta şöyle deniyor: “Bebek, ahlaklı küçük bir varlık olarak doğmaz. Öncelikle, ona vicdanını oluşturmakta yardım edecek, yaptığı her şeyi birine yaptığını gösterecek yetişkinlerin içinde büyümeye ihtiyacı vardır. Böylece, bir gün o da şöyle düşünebilir: Aynı şeyi bana yapsalar hiç hoşuma gitmezdi, öyleyse ben de yapmayacağım.” Ne güzel ifade edilmiş. Çocukları haklarının, özgürlüklerinin farkında olan, başkalarına kötü davranmayan bireyler olarak yetiştirmek, günümüzde daha da, daha da yaşamsal değerde.

Çocuklara “kötü”yü bir biçimde anlatmalıyız ki, neyi kastettiğimizi bilsinler, kendilerine savunma kodları oluştursunlar. Yoksa, ne okullardaki akran zorbalığından, ne de çevrelerindeki sözsüz şiddetten kendilerini koruyabilirler. Keşke kötüler hep masallarda olsaydı, onları hemencecik yenebilseydik. Ama hayır işte, çocuklar da mücadele ede ede yol alacak, çaresiz!

 

* Bu yazı, Happy Nest Bülteni’nin Nisan 2017 sayısında, yazarın Gönül Çelen adlı köşesinde yayımlanmıştır.

Scroll to Top
Scroll to Top