Çocuk kitapları nesiller arasında sihirli bir köprü!

Hepimiz yakınıyoruz: Yeterince okumuyor, ah hep elinde şu zımbırtılar, dijital çocuğa döndü, okunanı anlamıyor, söyleneni duymuyor… Şaka maka, şu Z, Y, V kuşağı çocukları hepimizi yere serdi. Belki de sanıyorduk ki, büyüklerimizle aramızdaki nesil farkı, bu teknoloji çağında artık, çocuklarımızla bizim aramızda olmayacak. Oldu. Onların da kendi çocuklarıyla aralarında pek çok fark olacak; hep böyle gidecek.

Yaşadıklarımız uçurumla fark ederken birbirinden, duygu ve düşüncelerimiz temelde benzer kalacak. İnsanın tarihinden beri öyle bu. İlk insanlar teknoloji yoksunu diye âşık olmadılar mı? Muhtemelen oldular. Onlar da bebeklerini hastalıktan, afetlerden yitirme kaygısı yaşadılar, açlıktan sıkıntı çektiler, vahşi doğadan korktular. Hititler’de de, Osmanlılar’da da, bambaşka coğrafyalardaki kültürlerde de benzerleri yaşandı; insanın içindeki korku, kaygı, hırs, öfke, heves, evlat sevgisi, aile düşkünlüğü –bugünkü dozlarda olmasa da– hep benzer kaldı.

Edebiyatta da böyle: Yöntemler, ifadeler değişti ama her kitap, insanı, dostluğu, mücadeleyi, isyanı, aşkı anlatmaya devam etti. Bizim okuduklarımızı çocuklar da okuyacak. Oysa 21. yüzyılda uzayda yaşamaya hazırlanan bir dünyadayız artık. Ve hâlâ Alice Harikalar Diyarında, Küçük Prens, Grimm Masalları, Dede Korkut Hikâyeleri, Jules Verne’nin macera kitapları ve pek çok “eski” hikâye keyifle okunabiliyor. Onca okunmuş bu eserlerin filmleri yapılıyor. Zihnimizde Küçük Prens, Kibritçi Kız, Mutlu Prens, Gulliver, hatta Hamlet, Anna Karenina bambaşka görüntüler ve ilişkiler içinde harman olup kök salıyor. Sihir gibi bir şey!

Sihirli hikâyeler evreninde fark etmeden birbirimize yaklaşıyoruz, sevgi ve anlayış, dostluk ve dayanışma duygularımız pekişiyor. Kesinlikle ayrımında değiliz ama Keloğlan, tanımadıklarımızla buluşturuyor bizi, aynı sakarlıklara, aynı beceriksizliklere gülüyoruz ayrı zaman ve mekânlarda. Edebiyat, insana ilişkin ne varsa nesillerden nesillere aktararak, bu koca dünyanın muhteşem mirasını oluşturuyor. Eğer gönül gözüyle “bakarsak”, unutmamıza, aldanmamıza izin vermeyecek bir sihirli değnek o.

Bu sihirli değnek, çocuklarımızla, aile büyüklerimizle aramızdaki “uçuruma” asma köprü inşa edebilir. Özellikle çocuk edebiyatının gücünü hatırlatmaya gerek bile yok. Yaşamınızda arzuladığınız değişim bir çocuk kitabını paylaşmakla başlayabilir. Çevrenizdeki çocuklarla ya da kendi çocuğunuzla birlikte okursunuz, çocuğunuz aile büyüğüyle birlikte okur, kendiniz okursunuz, anneniz babanız okur, hatta siz ninenize okursunuz…

“Çocuk edebiyatı çocuklar için değildir” diyerek kocaman bir önermeyi orta yere bırakıyorum. Evet –bir parça da olsa– değildir. Çünkü insan yaş aldıkça, olgunlaştıkça yine çocuk saflığına, masumluğuna ihtiyaç duymaya başlıyor ve işte o zaman –hele ki gözler de zayıfladığında– ustaca yazılmış çocuk kitaplarıyla yeni buluşmalar keyfe dönüşebiliyor. Bu konu ciddi, yabana atmayınız, yaşlandıkça dimağ ve gözler, çocuk kitaplarına yeniden ihtiyaç doğuruyor. Çocuklarla da, çocuklarsız da…

Çocuk edebiyatımızın dikkati çeken yazarlarından Gökçe Ateş Aytuğ, tam da bu amaçla yazmış Maya’nın Ağacını (Günışığı Kitaplığı). Dede, torun ve hatta kargalar bir fıstıkçamı uğruna… neler neler… Fransız Jo Hoestlandt’ın (Co Hostland) Kocaman Kalpli adıyla (res. Thomas Baas, çev. Azade Aslan, GK) Türkçe’ye kazandırılan romanında da, köyden kente göçmek zorunda kalan dev yürekli bir çocuğun öyküsü hepimizi etkileyecek güçte.

Bu aya, sevilen yazar Sevgi Saygı’nın ilkokulun ilk sınıfları için ideal sayılan, “Yasemin ve Lavanta” adlı dizisi damga vurdu (res. Merve Atılgan, GK). 4 kitaplık dizi, desenleriyle de capcanlı ve muzip. Yemek yapmaya düşkünler için, usta yazar Şebnem İşigüzel’in Bir Puding Hikâyesi (res. İpek Konak, Can Çocuk) gülümseyerek okuyacağımız, ilginç kitaplardan. Bir çocuk, ona eşlik eden bir yetişkin olmadan evde tek başına yaşayabilir mi? Büyük küçük merak etmemek elde değil. Çocukların sevgili yazarı Sevim Ak, Bir Tanışma Öyküsü (res. Deniz Üçbaşaran, Doğan Egmont) adlı kitabını yine yaşamın ince ayrıntılarıyla dokumuş. Bir kırtasiyeci dükkânının önünde buluşturduğu çocukları, Sabri Amca kapıyı açmayınca meraklara salmış…

Mayıs ayının bahar esrikliğinden haziranın yaz rehavetine doğru yol aldığımız bu günlerde, 6, 7 ve 8. sınıf öğrencilerini öykü yazmaya cesaretlendiren Zeynep Cemali Öykü Yarışması da son dakika katılımcılarıyla 23 Mayıs tarihinde kapandı. Bu yıl tema “dayanışma”ydı. Temaya kılavuzluk eden cümle ise, sevgili Zeynep Cemali’nin Çılgın Babam adlı öykü kitabındandı: Dünyanın kaç bucak olduğunu birlikte öğrenmişlerdi.” Her tür bilgiye Günışığı Kitaplığı’nin internet sayfasından ulaşılabilen bu yarışmada şimdi gözler, 500’e yakın öykü içinden üç en şahane öyküyü seçecek olan seçici kurulda. Sonuçlar eylül ayında ilan edilecek. Edebiyatsız, öyküsüz kalmayın!

 

* Bu yazı, Happy Nest Bülteni’nin Mayıs 2017 sayısında, yazarın Gönül Çelen adlı köşesinde yayımlanmıştır. Yazıda, Zeynep Cemali Öykü Yarışması’na dair güncelleme yapılmıştır.

Scroll to Top
Scroll to Top