Sıcak bir tatilin tam ortası ve patikalar

Her öğleden sonra olduğu gibi, Feliks okuldan döndüğünde evde kimse yok. Feliks için sorun değil, aksine, bu zamandan internete girmek için yararlanıyor. En azından, kimse ona internetten çıkmasını, çünkü bunun çok pahalı olduğunu söylemiyor. Bilgisayarının düğmesine basıyor, her şeyin çalışmaya başlaması için biraz bekliyor ve yeni bir sitenin adresini yazıyor. Giriş tuşuna bastığında, ekranda kocaman bir mesaj beliriyor:

            “Feliks, tabii ki senin için bu adrese girebilirim; ama senin yaşına uygun bir site mi, emin değilim. Hem, birkaç gündür bunalımdayım ben. Bu ailede ne işe yaradığımı sorup duruyorum kendime.”

            Feliks, “İmdat!” diye bağırıyor. Titremeye başlıyor, ekrana tekrar bakmaya cesaret edemiyor, sanki onu izleyen gözler varmış gibi hissediyor.

Feliks’e göre bu, bilgisayarının bir insana dönüşmesi gibi bir şey; çünkü makine kendine sorular soruyor, neyin iyi, neyin kötü olduğunu sorguluyor. Bilgisayar kare, gri ve mavi; bir ekranı, her yerinde düğmeleri ve elektrik kabloları var. Ama Feliks’e, karşısında ona bakan bir insan yüzü duruyormuş gibi geliyor.

İnsanı insan yapan, kendine sorular sormasıdır. Bir şey yapmadan önce kendi kendine sorular sormak, o şeyi yaparken ve yaptıktan sonra üzerinde düşünmek, bunun iyi mi kötü mü olduğunu sorgulamak insana özgüdür.

Okuduğunuz alıntı Çıtır Çıtır Felsefe dizisinin İyi ve Kötü adlı kitabından. Fransız yazar Brigitte Labbé’nin Sorbonne Üniversitesi felsefe profesörlerinden Michel Puech’ün danışmanlığında çocuklar için hazırladığı bu son derece ilginç felsefe dizisi yayınevimizce inceleniyor. Hayatın temelini oluşturan gündelik kavramlara ilişkin işe yarar ipuçlarını her yaştan insana sunan benzersiz bir kaynak olduğunu düşündüğümüz 20 küçük kitaplık diziyi Azade Aslan Türkçe’ye çevirmiş.

Düşünmek, dağınık düşünceleri toplamak, belli bir noktaya odaklamak… İnsanın diğer canlılarla arasındaki en temel ayrım bu belki de. İnsanın gücü burada: “Bir şey yapmadan önce kendi kendine sorular sormak, onu yaparken ve yaptıktan sonra düşünmek, bunun iyi mi kötü mü olduğunu sorgulamak” ve böylece yeni bir sonuca, yeni bir boyuta ulaşmak. Buna gelişmek, buna büyümek, buna ilerlemek diyorlar… Düşünmeyi öğrenmenin en kısa yollarından biri kitapların sayfalarından geçiyor.

Sıcak! Hava çok sıcak! Bu, koskocaman bir yaz tatilinin tam ortasındayız demek. Kimimiz tatil günlerinin büyük bölümünü (Feliks gibi) bilgisayarının başında geçiriyor. Kimimiz sevdiklerinin yanına “memleketine” gitti. Kimimiz bütün gününü denizde geçiriyor. Kimimiz harçlığını kazanmak için çalışıyor. Her ne yapıyor ve her nerede olursak olalım ortak bir noktada buluşuyoruz. Küçük molalara, ortadan toz olmak için uzun ya da kısa kaçamak zamanlarına gereksinimimiz var. İşte bu özel zamanlarda, diğer canlılardan bütünüyle ayrılıyoruz.Çünkü, bizler kitap okuyoruz. Biz, kitap okuyarak yaşamanın sağladığı bir dizi ayrıcalık ve farklılıkla zenginleşiyoruz. Renksiz otoyolların hızlı trafiğiyle cebelleşmek yerine, sürprizlerle bezeli rengârenk patikalarda güle oynaya ilerliyoruz… Dağları seyretmekle yetinmiyor, onları aşmanın yolunu buluyoruz. Bizler yaşamın önemli, güçlü ve harika bir süreç olduğunun farkına varıyoruz.

Evet, yalnızca kitap okuyarak bile değişmek mümkün. Herkes için, her yerde denenebilecek bir şey bu. Kim bilir, belki sen de bu yaz tatilinde, Troia Surlarının Ardında neler olup bittiğini bilen biri haline gelebilir, ya da Davin, Oyuncak Masalı’ndaki cicianne gibi bir öykü anlatıcısı olduğunun farkına varabilirsin.

Scroll to Top
Scroll to Top