Gerçekten de doğru bu! Bir süredir nereye baksam, nereye gitsem, kiminle konuşsam, hep “İstanbul”a gelip çatıyorum. Yeni kitabım, İstanbul Masalı bitti. Kitap benden çıktı artık. Grafiker arkadaşlarım Gözde Bitir ve Neslihan Çelik kitabın tasarımını, sayfa uygulamalarını yaptılar. Onların da her yanı “İstanbul” oldu. Son okumasını yaparken biricik editörüm Müren Beykan’ın, sonu gelmez kontrolleri sabırla tamamlarken yayınevi koordinatörü dostum Hande Demirtaş’ın, satışını ve dağıtımını planlarken satış yöneticisi sevgili İsmail Arlı’nın da her yanı “İstanbul” oldu. Sonrasında, renk ayrımları, film çıkışları derken, kitap çoktan matbaanın yolunu tuttu. Şimdi hep birlikte bekliyoruz.
Kitabın tamamı suluboya renkli resimlerini Betül Sayın yaptı. Betül, tam dört ay evinde hapis hayatı yaşadı; neredeyse hiç dışarı çıkmadı. Betül, İstanbul’un geçmişte kalan görüntülerini bazen hüzünle, bazen de umutla rengârenk boyadı. İstanbul’un binlerce yıldır insanlarına sunduğu görkemli kenti, her dönem barındırdığı hoşgörüyü, doğasının cömertliğini sabırla boyadı. Betül ve ben, İstanbul’u ve bu kentte olup bitenleri gözünüzde gerçeğe en yakın haliyle canlandırmanız için çalıştık.
İstanbul Masalı sayesinde, yaşadığım kentin bin bir renkli masalları şimdi belleğimde taptaze… Dile kolay! Başlangıcından bugüne, tam 300 bin yıllık uzun bir öyküsü var, bu dillere destan kentin. Yaşadığımız ya da hep duyup dinlediğimiz İstanbul’un bugüne dek bilinmeyen, anlatılmayan, fark edilmeyen yönlerini hepimiz için anlattım.
Önümüzde savaşın karanlık gölgesinin vurduğu zor günler var. Tüm dünyada ana temanın bilgi iletişimi olduğu günümüzde savaş, hiçbir biçimde ve hiçbir nedenle haklı olamaz. Savaş hem insanlara hem de toplumlara acı çektirmekten, yoksulluğa mahkûm etmekten, kapanmaz yaralar açmaktan başka hiçbir şeye yaramaz. İstanbul’un 2700 yıllık kent geçmişi de bunun örnekleriyle dolu…
Artık çok iyi biliyorum: İstanbul gibi nice masal, bugünü aydınlatan birer deniz feneri.
