Bahar vurgunu çocuklarımıza kitap önermek!

İlkbahar gün be gün yayılıyor… Günümüzün hızlı ve karmaşık dünyasında, ilkbahar belki de en çok çocuklarımızı etkiliyor. İster 9-10 yaşında aklı evvel ateş parçaları olsunlar, ister 15-16 yaşında hercai gönüllü delişmenler olsunlar, ilkbaharın kokusunu alır almaz bir başka oluveriyorlar. Hele her geçen gün hızlanan, aynı zamanda da hiç bitmeyecekmiş gibi uzayan ikinci yarıyılın ortalarına geldiklerinde, artık hiçbir şeye tahammül edemez hale geliyorlar. Nasıl olmasınlar ki…

İlbaharla birlikte çocuklarımızın “işi başından aşıyor”! Bütün yılın yorgunluğunu daha çok hissetmeye başlıyorlar. Yaklaşan karne gerçeğiyle birlikte not ortalamalarının büsbütün derdine düşüyorlar. Yıl içinde gelişen, değişen, yıpranan arkadaşlıklarının ağırlığı omuzlarında daha çok baskı yapıyor. Tatile ilişkin beklentiler edinmeye, hayaller kurmaya ve kendilerini sık sık bunların gerçekleşme oranına ciddi ciddi kafa yorarken buluyorlar. Kısacası, kendilerine göre yapmaları gereken çok fazla işleri vardır ve patlamak üzeredirler!..

Aman bu süreçte, kitap okumaları için onlara sakın baskı yapmayın, üzerlerine gitmeyin! Çocuklarımıza ikinci yarıyılın ağırlığının ilkbaharın coşkusuyla buluştuğu bugünlerde kitap okuma konusunda yerli yersiz hatırlatmalar yaparak ya da dayatmalarda bulunarak, onların kitap okumaya ilişkin şu ana kadar geliştirebildikleri olumlu ne varsa hepsini birden silip süpürmek işten değildir. Oysa, yapılması gereken bunun tam tersdir.

Bu dönemde çocuklarımıza, yalnızca onlar için incelikle düşünülmüş programlar hazırlamalıyız. Tatil günlerinde, kendilerini iyi hissettikleri yerlerde, sevdikleri insanlarla, kaliteli zaman geçirebilecekleri geziler ve buluşmalar düzenlemeli, onların “iş/ders” dışındaki zamanlarına ne denli önem verdiğimizi açıkça göstermeliyiz. Aynı zamanda her fırsatta, yemek sofralarında, tanıdık ziyaretlerinde, çay saatinde ya da akraba arasında kitapları doğal birer sohbet konusu yapmalıyız. Çocuklarımızın okumasını özellikle istediğimiz bir kitabı öncelikle kendimizin okuması doğrudur. Okuduğumuzu gördüğü bir kitabın, ilginç bir olay, etkileyici bir karakter, hoşlandığı konular gibi pek çok açıdan ilgi çekici sohbetler yaratması, onu okumaya çok daha çabuk yönlendirebilir.

Kolay olan; çocuklarımıza “Oku!” deyip, eline tutuşturduğumuz bir kitapla ortadan kaybolmasını beklemektir… Zor olan; okumasını istediğimiz her kitap için yüreğinde bir merak ateşi daha yakabilmektir… İlk seçenekte, kitaplar kaçılması gereken bir tutsaklıktır; uzak durulurlar. İkinci seçenekteyse, kitaplar birlikte yaşanacak doğal birer kaynaktır; vazgeçilmez olurlar.

Bahar vurgunu çocuklarımıza kitap önerirken, onları kitap okumaya özendirirken, kolay olanı değil, özellikle zor yolu seçmenizi öneririm. Çünkü yılın bu zamanında, sevgimize, ilgimize, şefkatimize her zamankinden daha çok ihtiyaçları var onların…

Scroll to Top
Scroll to Top