Satırlara Alışmak…

Kitaplar zorla kabul ettirilecek dünyalardan oluşmazlar. Özellikle edebiyat, hayaller ülkesine yeni adım atacak gençlere ve çocuklara şartlar koyarak sevdirilemez. Bunu söylediğimde, bir yetişkinin bana soracağı ilk soru, “Öyleyse çocuğumu kitaplara nasıl yönlendireceğim?” olabilir.

Onun oyuncaklarının arasına küçük renkli öyküleri de sıkıştıracaksınız. Bunu ona hissettirmeden, ağırdan alarak yapacaksınız. Zaten çocuk beyni renklere, yazılara ve resimlere açtır. Beyni onu merak edip kitaba yönelmesini sağlayacaktır.  Bu, tıpkı yürümeyi ya da konuşmayı öğrenen çocuğun bebeklerinin ya da arabalarının yanına, eline bir kalem alıp sayfaları karalamaya başlaması, duvarları çizmesi gibidir.

Çözüm bununla da bitmez. Çocukların merakı doruk noktasındayken, gördüğü ve duyduğu her yeni bilgiyi ya da olayı hafızasına kazımak, onlara yönelip üzerindeki etkiyi test etmek gibi huyları ortaya çıkar. İşte bu sırada, aile büyüklerine önemli görevler düşüyor. Çocuğun yanında, kitaplar hakkında eğlenceli, güzel ve doğru eleştiriler yapılırsa zaten otomatik olarak kitapla tanışma aşaması tamamlanmış olacaktır.

Benim kitaplara olan düşkünlüğüm, biraz da annem sayesindedir. Küçüklüğümde benimle oyun oynadığı zamanlar dışında yığınla karikatür, öykü kitabı ve çocuk dergisiyle baş başa bırakmıştır beni. Hiç endişelenmeden, onlara güvenebileceğimi anne şefkatiyle öğretmiştir. “Ağaç yaşken eğilir,” sözünü bana acele etmeden işlemiştir.

Ortaokula geçtiğimde, öğretmenlerin zorunlu tuttuğu kitapları burun kıvırarak okuduğum zamanlar oldu. Ama bu bile, bana hiçbir kitabı yarıda bırakmama alışkanlığını kazandırdı. Genç arkadaşlarım, “Sıkıldığın kitaba neden inatla devam ediyorsun?” diye sorabilirler. Aslında bu sorunun cevabını hem okuyarak, hem de yazarak anlarsınız. Ben bir kitabı okurken tıkandığımda, genellikle kendime, “Yazarın yerinde olsaydım, aynı olayı satırlara nasıl dökerdim?” diye soruyorum. Böylelikle kitap yarıda kalmıyor. Çünkü okuduğum ve incelediğim kurguyu yazarla ufak tartışmalar içinde sona yaklaştırırken, farkında olmadan geliştirdiğim hayal gücümü farklı konulara yönlendirebiliyorum.

Baştaki konuya dönecek olursak, genç okurun en büyük isyanı zorla okutulan kitaplardır. Aslında, bu biraz da okuma alışkanlığı kazanmamış ve okumayı iş olarak görenlerin kaçış bahanesi. Sonuçta, her yeni sayfada, yaşamda hiç karşılaşamayacağınız dünyaların kapısı yazar tarafından en samimi dille açılıyor. Bunun kazancı da, kendini o satırlara karşılıksız bir biçimde kaptıranlara ait oluyor.

p://www.mylovehair.com/”>extensions hair

Gizem Kılıç, 12. sınıf öğrencisi

 

Scroll to Top
Scroll to Top