“Çocuğuyla birlikte okuyup, birlikte hissederse…”

Kitapların, “Türk örf ve adetlerine uymadığı gerekçesiyle” ebeveynler tarafından şikâyete konu edildiği tuhaf günler yaşıyoruz.

Korkuyu tanımlamaksa, çok güç. Çünkü şikâyetin ne kadarı samimi bir korkunun, ne kadarı bilinçli bir uyarı ihtiyacının, ne kadarı da kendine tanınmış bir şikâyet hakkını, duyulma hakkını ve bundan kaynaklanan otoriteyi kullanma açlığının sonucu, anlamak zor.

Arada değer ve emek sahibi, kalbi doğru yerde çarpan insanların kalemlerinden dökülenleri harcamaksa, çok ama çok kolay. Tek bir telefon, tek bir dilekçe, sesli bir serzeniş, öfkeyle kalkmış bir parmak yeterli.

Son şikâyet dalgası İzmir’den geldi. Muzaffer İzgü’yü, Muallim Naci’yi, kayıpları herdaim “erken” olarak anılacak Zeynep Cemali’yi ve Bilgin Adalı’yı da aldı içine. Pek sorumlu gözler, pek duyarlı zihinler yine okumadığı bir edebiyatı, yasaklarıyla onurlandırmayı tercih etti.

Günler tuhafken bu kadar, bakın sevgili Zeynep Cemali‘nin hangi sözlerini hatırladık:

“Anne babaya önerim, illa çok okusun diye direteceklerine, çocuklarının seçtiği bir ya da iki kitabı birlikte okumaları. Hangi kitap olursa olsun… ‘Bu kitap, bu çocuğun yaşına uygun değil,’ demeden, eğer çocuk onu seçmişse okusunlar. Bence, bunun bir sakıncası yok. Çünkü çocuğun takıldığı, anlamadığı ya da hayal gücünün zorlanacağı yerde anne baba, ‘Bak, sen bunu henüz yaşamadın. Ama bir iki yıl sonra yaşayacaksın. Kendine biraz zaman tanı,’ diyebilir. Çocuğuyla birlikte okuyup, birlikte hissederse; onun duygularını, bedensel gelişimini, düş dünyasını bilirse, ona yardımcı olabilir. Ama yasaklarsa, çocuk bir şekilde onu bulur ve okur. Tek başına yasak, hiçbir zaman çözüm değil. ‘Çocuğum okumuyor!’ diye şikâyet edenler, ‘Benim çocuğum yalnızca mizah dergileri okuyor,’ diyenler var. Bırak okusun! Mizah dergisi okusun, neyi severse onu okusun.” – Zeynep Cemali

***

Belki de kitaptan değil, çocuktan korkuyoruz. Çocuğun sorusundan ya da genel anlamda sorulardan çekiniyoruz. Doğru cevap bilinmediğinde, soruları olgunlaştırmaktan, cevapları birlikte aramaktan patlıyor ödümüz.

Yetişkinler farklı, yabancı ve “öteki” gördüklerini kolayca yok sayabilir, sessizlikle örtebilir, görmezden gelebilir, en kötü ihtimalle tabulaştırırken, çocuk inadına “var” sayar, sorar, merak ve konu eder ya hani… İşte bundan korkmamaktır belki de mesele.

Scroll to Top
Scroll to Top