Hafif adımlarla yürüyebilmek…

… zordur.

Değil midir?

Kendini hafif hissetmen gerekmez mi önce? Belli bir hafifliği taşıman lazım değil mi ki, her türlü ağırlığı nötürleyesin.

Öyle bir hafiflik yüklenmelisin ki, ağırlıkları da kaldırsın havaya seninle birlikte. Uçman değil, sadece yürümen için eğilip bükülmeden, gereğinden fazla terlemeden.

Bedensel özelliklerine suç atmak, haklı bir yanılgı. Oysa onlar, bu noktada pek hükümsüz. Seni ağır kılan, çoğunlukla bilmeden taşıdığın bir yük. Farkındasındır, adını koyamasan da. Ne çantan, ne palton, ne de hoplayan göbeğin: Bu, sana ait olmayan, ama varlığını senin doğruladığın, “tuhaf” bir ağırlık.

Başkaları üzerinden yüklersin kendine bu ağırlığı, “öteki”ler vururmuş gibi sırtına çakıl dolu torbaları. Gözleriyle, sözleriyle, sessizlikleriyle. Komiktir ama, çoğunlukla da bilmeden yaparlar bunu.

Kalabalıkta var olmanın ağırlığıdır bu. Var olmanın dayanılmaz hafifliğinin aksine.

*

Ne kadar “yetişkin” tınlayan sözler, değil mi? Ne kadar yetişkin “gibi gelen” dertler? Hiç de değil aslında.

Bir kez “ben” ve “o(nlar)” arasındaki fark üzerine düşünmeye başladı mı dimağ, omurgasının belli yüklerle hafif hafif bükülmeye başlaması kaçınılmaz. Ve bu kaçınılmazlık, sizlerin de çok iyi bildiği (çünkü hatırlayacağı) üzere, küçücük yaşlarda başlar.

Sosyalleşmenin yükleri. Ya da her neyse adı. Ben ve onlar, dendiğinde ilk kez… Ben ve diğerleri…

Ben şişmanım, o zayıf. Ben korkuyorum, o korkmuyor. Ben kokuyorum, o kokmuyor. Benim kafam büyük, onunki değil. Benim ayağım çirkin, onunki normal. O anlıyor kesirlerden, ben bölemiyorum bile sayıları. Ben pırasa sevmiyorum, o yiyor ve alıyor “Affferin!”leri.

Bana dair, benle ilgili ne varsa istemediğim; inatla, durmadan söylüyor bana “diğerleri”. Büyüğünden küçüğüne…

Bir çocuk için daha asal, daha ortak, tanımı daha zor bir mücadele var mı?

*

Zoran Drvenkar boşuna göndermedi Paula’yı göklere. Onunki gibi bir deha, bunu boş yere, sırf özgünlük olsun, satır dolsun, kurgu parlasın diye yapmaz. Yapmayacağını biliyorduk, yapmadı da.

Birkaç satır, Peter Schössow’un belleğe kazınan birkaç deseni ve insanın değişmez gerçeği: Yerde Ağır Gökte Hafif.

Kalabalıklarda ağır, bir başınayken hafif.

Birbirimiz için hayatın ve dünyanın gramajını ayarlama gücümüz var bizim. Kendimiz için de. Belli bir olgunluğa eriştikten sonra, elbette.

En iyisi bu ince ayara çocuklardan başlayalım. Olur olmaz konuşmayalım, ayna tutmayalım onlara. Kemikleri yeni yeni gelişiyor. Hemen kamburları çıkmasın, bizimkiler gibi.

Scroll to Top
Scroll to Top