Yaşam sınavlarla dolu ama neşe de var, oyun da!

Bir yılı geride bırakmaya doğru dakika dakika yaklaşıyoruz. Çocuklukta geçmek bilmeyen koca yıllar, yaş ilerledikçe cüce yıllar oluveriyor. İşte, bir yıl daha geride kalacak bir ay sonra. Ne çabuk! Neyse ki, yaşamınıza çocuklar değiyorsa, onlarla işinizi ya da evinizi paylaşıyorsanız, zaman zengin anılarla dolu dolu geçiyor, şükür.

Çocukların yaşam çizgisi hep oyunlarla, keşiflerle, öğrenmenin en keyifli yollarıyla örülü olaydı keşke. Ama altından kalkılması gereken sorumluluklar, başarılması gereken sınavlar, üstlenilmesi gereken görevler, hissedilmesi beklenen hırslar, en doğru mesleğe sahip olmak uğruna bıkıp usanmadan çabalamalar… Hepsi de yaşam denen programın yapı taşları, aşamaları, hatta bazen kostümleri diyebiliriz. Bu kostümleri zamanı geldikçe çocuklara giydirmek de yetişkinlerin görevi –istesek de istemesek de böyle. O zaman neden yaşamdan keyif almayı, neşelenmeyi, eğlenmeyi de hedeflemeyelim. Hele ki, çocuklarla, gençlerle birlikte.

Yılın son ayı için size edebiyat alanından önerilerimi bu bakış açısıyla seçtim. Azıcık gülelim, gülümseyelim ve illaki şaşırıp heyecanlanalım. En güzel formül de, fantastik kitaplar okumak. Böyle dediğimiz an, en başta Nazlı Eray’ı anmak kaçınılmaz. Bu kızıl saçlı fantazya kraliçesinin çocuk kitapları, son yıllarda Doğan Egmont’ta yayımlanıyor. Eray’ın çocuklara yakın gelecek şapşahane bir üslubu var: Kentler, tarihsel mekânlar, ünlüler, sevilen kişilikler, geçmiş olaylar okura adeta zaman yolculuğu yaptırırmışçasına bir araya geliveriyor. Ama yadırgatmıyor; tersine, neden olmasın dedirtiyor.

Fantastik edebiyat sevenine, görünenden çok başka sözler fısıldar. Nazlı Eray’ın da okurlarına fısıldadıkları çoktur. Çocukça neşenizi, merakınızı, oyun sevginizi koruyorsanız başka, hayatın yükü altında neşenizi tümden rafa kaldırdıysanız başka gelir Eray’ın anlattıkları. Sayfaları peş peşe geride bıraktıkça bir oyunun içinde ilerlemekte olduğunuzu duyumsarsınız adeta. Hayal mi, gerçek mi; merak ele geçirir sizi, gam keder kaygı dış dünyada kalır sanki; tuhaflıklar içinde soluksuz ilerlersiniz.

Nazlı Eray’ın çocuk kitapları koleksiyonuna son yılda eklenen iki kitaptan biri, “Bir Böcek Sevdim”. Adı irkiltmesin hemen, çocukların böceğe meraklısı çoktur. Hem sonra yetişkinler de, Kafka’nın “Dönüşüm”ünden bu yana edebiyatta böceği “sever” oldu. Eray bu romanında çocuklara bir İstanbul köşkünde, böcekli bir öykü anlatıyor; ama bir aynadan yansıyanlar da var, güzel prenses, mor pelerinli bahçıvan, lağımlar kralı da var. Üstelik, matrak bir uzay yolculuğu da cabası. Kitap şaşkınlıktan şaşkınlığa düşürüyor ve kahramanı Nazlı’nın işin içinden nasıl çıkacağını bir türlü ele vermiyor.

Böcekli öykü sevmeyen çocuklara başka bir öneri: “Gören Gözler Duyan Kulaklar”. Bu sefer İzmir’deyiz. Nazlı yine başrolde. Ancak Galata Kulesi’yle özdeşleşmiş Hezarfen Ahmet Çelebi öyküye giriveriyor. Alaaddin’in sihirli lambasından çıkan Cin Selahattin de karışıyor işe. Yaşlı bir kâhin, pasta perisi falan derken, korkutucu bir bahçede alıyoruz soluğu…

Arkadaşlıklar vazgeçilmezidir çocukluğun. Bu nedenle, çocuk kitaplarında da başköşeye kurulur. İşte, Nazlı Eray’ın sıradışı çocuk kitaplarında da geçmiş ve gelecek, hayal ve gerçek harmanlanırken, özünde arkadaşlık, sevgi, özveri anlatılır. Biz fark etmeden bu sağanağın altında kalırız.

Nazlı Eray kitaplarının yanı sıra fantastik çocuk edebiyatında güzel seçenekleri analım. Hepsinde de çocuk kahramanlar, sıkı arkadaşlar, dayanışma, paylaşma ve mutlaka meraklı keşifler, macera ruhu var. Sinemacı bir baba oğulun (Dan ve Zaki Gordon), masal tadındaki romanı: Tavan Arasına Yolculuk (çev. Mine Kazmaoğlu, Günışığı Kitaplığı). Eski oyuncakların kaldırıldığı bir tavanarasında neler oluyor neler!

Devleri seven çocuklar için de seçenek sunalım: Çok sevilen yazarlardan Aslı Der’in ünlü Küçük Cadı Şeroks’u (Günışığı Kitaplığı) tam onlara göre olabilir. Yeni masalların üretilemediği Masallar Ülkesi’nin derdine çareyi Şeroks bulabilecek mi diye, pek çok çocuk kitabı baştan sona soluksuz okur, eminim. Hatta daha daha diyene, aynı ülkede geçen yeni maceralar da tavsiye olunur: Büyük Tuzak ve Barış Odaları.

Bambaşka bir konuda, bambaşka bir ülkeden yazan Christine Nöstlinger’i de anmadan geçmeyelim. Nöstlinger’in seveni çoktur. Usta bir edebiyatçı. Türkçe’ye çok sayıda kitabı çevrildi. İşte, 30’a yakın baskı yapmış, çok sevilen bir romanı: Konrad ya da Konserve Kutusundan Çıkan Çocuk (çev. Mine Kazmaoğlu, Günışığı Kitaplığı). Çok akıllı, çok terbiyeli, çok iyi huylu, tek kelimeyle ideal bir çocuk ısmarlasak. Ve tam ona alışmışken, kapıya asık suratlı üniformalılar dayansa! Meğer, çocuğun konserve olarak gönderildiği kutu yanlış gelmiş! Eyvah! Bu roman biz yetişkinler için de özellikle çok eğlenceli; ideal çocuk deyince akan sular durur ebeveynlerde, malum.

Edebiyat ve sanat yaratıcılarının eserleri, yaşamın bizlere en büyük armağanlarından. Onlar sayesinde yeniden yeniden iyilik, umut, sevgi, huzur ve barış dolu hissedebiliriz kendimizi. Çocuklar için de öyle. Yaşamanızdan edebiyat, sanat eksik olmasın, yoksa çocuklar da bizler de erken “eskiriz”!

* Bu yazı, Happy Nest Bülteni’nin Aralık 2015 sayısında, yazarın Gönül Çelen adlı köşesinde yayımlanmıştır.

Scroll to Top
Scroll to Top