Nöstlinger’in kitapları çocuklara emanet!

“Terbiyeli çocuk” deyişinin çocuk kitaplarında sık sık parmak salladığını fark ediyorum. İyi insanlar olsun yavrularımız diye çabalıyoruz bence. Onları çorba misali terbiyelemek haddimiz olmamalı. Hatta, illa terbiyeden söz edeceksek, çocuklardan o kadar çok öğreniyoruz ki, onlar bizi terbiye ediyor demeliyiz.

İngiliz yazar ve çizer Rebecca Cobb’un Tuhaf Bir Gün (çev. Sevgi Atlıhan) adlı resimli kitabına rastgeldim geçenlerde. Çok güldüm. İki küçük çocuğun, “terbiyeli olun” ihtarıyla bırakıldığı Zarafet Teyze başka bir yaşam formu. Acaba çocuklar mı onu böyle canlandırdılar dedim ama ipucu yok bu konuda. Süslü şapkası, çizgili elbisesi varsa da, resmen timsah bu teyze! Üstelik, yaramazlık falan taktığı yok. Anne babanın “aman sakın” dediği ne kadar eğlenceli iş varsa hepsini yapıyor çocuklarla. Her sayfası komik kitabın.

Kitapçı rafında kitap keşfetmek gitgide zorlu bir uğraş halini aldı, hele ki çocuk kitaplarını. Birkaç mağaza dışında, Çok Satanlar ve Yeni Çıkanlar raflarına da alınmıyorlar. Cânım çocuk kitaplarını sere serpe sergilemek için mağazalarda yeterli yer yok deniyor. Sırtsız resimli kitaplara çocukların erişmesi zaten olanaksız gibi. Oysa, illa ki çare bulunur; kitaplar dönüşümlü sergilenebilir, sergiler sık değiştirilebilir. İş ki, daha en başta çocuk edebiyatının küçümsenmemesi ve sadece çocukların değil, hepimizin yaşamındaki büyüsünün mağazacılar tarafından da kabul edilmesi.

Çocuk kitaplarının insanları ortak duygularda bir araya getirdiğini, çocukluğumuzu adeta kutsadığını söylemek yanlış değil. Özellikle, çocuk edebiyatını görmezden geldiğini izlediğimiz edebiyatsever beylere sözüm; yetişkin edebiyatından keyif almak eşsiz, ancak çocuklar düşünülerek yazılmış güçlü öyküleri okumak da öyle! Önemsemeniz size başka dünyalar açabilir.

Keşiflerimden biri de Vişne Mavisi oldu bu hafta. İdil Pişgin, tatlı, duyarlı kahramanına, anlamını kendisi yakıştırsın diye, Türkçe kuralına uymayan bir isim vermiş: Thui. T ve h birlikteliğine takılsanız da, akıcı okunuyor kitap. Büyükbabanın torununa bilgece destek olması, sık sık gülümseten aile içi sohbetler düşündürdüğü kadar eğlendiriyor da.

Ne yazık ki, çocuk edebiyatında da üzüntüler yaşanıyor: Uzun süredir hasta olan sevgili Christine Nöstlinger okurlarına kucaklar dolusu kitap emanet edip uçtu bu dünyadan. Onun çocuk ve gençlik edebiyatındaki benzersiz emeğini çocuklarla her yıl daha fazla buluşturmak için çabamız devam edecek. Acılarla dolu Nazi yıllarında büyüyen Nöstlinger’in çocuklara da, yetişkinlere de kalıplar dışında düşünmeyi işaret eden yaşam felsefesi, edebiyat var oldukça insanları etkilemeyi sürdürecek.

Nöstlinger’in Türkçede geniş koleksiyonuna sahip Günışığı Kitaplığı, ustanın Franz dizisinden dört kitabını (çev. Mine Kazmaoğlu), çocuklar bunaltıcı sıcakları gölgeliklerde limonata eşliğinde okuyarak geçirsin diye hazırlamıştı tam da bugünlerde. Franz, hem okulda hem evde iki yakın arkadaşıyla günlerini paylaşıyor. Köpek Hikâyesi’nde köpek korkusunu yenme fırsatı buluyor, Futbol Hikâyesi’nde kız takımında top oynuyor, Dedektiflik Hikâyesi’nde çocukça bir aldanışın tanığı olmak zorunda kalıyor, Arkadaşlık Hikâyesi’nde ise arkadaşların yaşamlarımıza yeni renkler kattığını anlıyor. Gerçekten de öyle. Kitaplar için “arkadaş” tanımı bu yüzden kullanılıyor bazen. Hayat boyu “arkadaşsız” kalmayalım, dilerim!

*Bu yazı, Vatan Kitap’ın Ağustos 2018 sayısında, yazarın köşesinde yayımlanmıştır.

Scroll to Top
Scroll to Top