Neyse ki, çocuklar ve kitaplar var!

Çocuklar, “tatilde kitap okunur” diyenlere burun kıvırıyorsa, hak verelim. Kitap sadece tatilde değil, her zaman okunur zaten. Hem, tatil değil midir ki, kış ayları boyunca zorunlu okumalardan uzak, eğlenme, dinlenme zamanı! Gönlümüzden, ağaçlar altında uzanıp miskinlik etmek de geçer, bisiklete binmek, denizde çılgınca oynamak, kumda kale yapmak, salıncakta resimli roman okumak da…

Tatil hoşluğundan biri, öğlen güneş tepede cayırdayınca, çocukları gölgeliğe davet edip, yaz meyveleri eşliğinde okuma saati düzenlemek. Ama şöyle resimli olanlarından, maceralı, sürükleyici, insanın ayağını yerden kesen fantastik kitaplardan söz ediyorum. Bırakalım çocuklar ne isterlerse okusunlar, eğlensinler… O arada bir dolu da düşünür onlar. Sürekli hayal kurar, öykü uydurur, dünyalar inşa eder çocuk aklı. Kitaplar da, yeterince güçlüyse mayası olur bu eğlencenin.

İstanbul’u Çalıyorlar! dersem, yetişkinler iç çekecek ama sadece, şaşırtıcı bir çocuk kitabını anmaktayım. Ne yazsa merakla okuduğum Gülsevin Kıral’ın 2 kitaplık dizisinin ilki. Mustafa, yaz tatilinde Ömer Hepçözer Dedektiflik Bürosu’nda çalışmaya başlar. Onu zorlu ve tuhaf bir görev beklemektedir. James Bond kılıklı konuğa İstanbul’u gezdirirken, biri çığlığı basar: “Vay canına! Süleymaniye’nin kubbesi yok!” Heybetli bir caminin koca kubbesi ortadan toz olsun! Kim inanır buna! Biz tabii… İstanbul’un koca koca anıtlarının sırra kadem basması! Nedir bu gizem! 10-12 yaşındakilere sürprizler barındıran bir roman.

Yaz esintili, sinema orkestralı bambaşka bir kitabı da analım hemen: İstasyonda Vals. Hep daha çok yazmasını dilediğim Burcu Aktaş’ın sadece 11 yaş üstünün değil, hepimizin okuyabileceği romanı öyle bir arkadaşlık hikâyesi anlatıyor ki, o orkestrada olamadığına hayıflanıyor insan. Küçük mahallenin sinema salonunda Film Mehmet siyah-beyaz filmler oynatırken, beş çalgılı küçük bir orkestra, müzikle eşlik ediyor, seyircileri büyülüyor. İstasyon Pastanesi’nde yenen ilginç pastalar, meraklı çocuklar, Balerin Naci ve sinsice ortaya çıkan “karanlık” biri!

“Okumadığımız kitap yeni kitaptır,” demişti bir şair. Yaz ayları, sabırla ilgimizi beklemiş o “okumadığımız” kitaplara el uzatma zamanıdır da. Edebiyatın eskidiği falan yoktur zaten, her zaman okunabilir, keyif alınabilir. Biz yetişkinler için de, çocuklar için de böyledir bu.

İşte, 2 kitap önüme çıkıverdi. Biri, sanat eseri kitaplarıyla sevdiğimiz sanatçı Can Göknil’in elinden: Keçeci Bayram ve Anka Kuşu. Zahmetle üretilen keçe, irili ufaklı eşyalarda, giysi ve yaygılarda kullanılır oldu. Rengârenk sıcaklığıyla yaşamımıza Anadolu esintisi taşıyan keçe sanatı, çocuklarda merak uyandıracaktır. Ali ile annesi Zeliha Ana’nın öyküsü 8-9 yaşındakileri Ege’de bir köye götürüyor.

Ve eğlence garantili bir resimli öykü daha: Neyse ki, Ne Yazık ki. İngiliz Michael Foreman’ın yazıp çizdiği kitabı Aslı Motchane dilimize çevirmiş. Şahane bir yaz oyunu vaad ediyor bu renk cümbüşü kitap. Hepimiz neyse ki’ler kurup, kendi öykümüzü yazıp çizebiliriz. “Neyse ki, şemsiye paraşüt gibiydi,” e ama “Ne yazık ki, aşağıda bir balina vardı.” Hem de ağzı kocaman açık! Hoop balinanın midesine! Anneannesinin unuttuğu şemsiyeyi geri götürmeye çalışan Milo’nun başından geçenleri 3-7 yaşındakilerle okuyabiliriz. Neyse ki, çocuklar ve kitaplar var, yoksa dünya sası bir tekdüzelik olurdu.

*Bu yazı, Vatan Kitap’ın Temmuz 2018 sayısında, yazarın köşesinde yayımlanmıştır.

Scroll to Top
Scroll to Top