“Şiir insanın anayurdudur diye düşündüm hep
Şiir insanın anaokuludur dedim
Şiir insanın anadilidir dedim.”
Çağdaş şiirimizin en önemli ustalarından Haydar Ergülen, e-dergi Keçi’nin 11. yeni sayısında yer alan şiirsel konuşmasında böyle diyor. Şiiri adeta unuttuğumuzu vurgularken, dilimizle var olduğumuzun da bir kez daha altını çiziyor.
Evet, şiiri unuttuk, büyük küçük birbirimize karşı şiddetli sözcükler kullanır olduk. Siyasileri dinlemek, dayatılan TV dizilerini izlemek, çeşitli mecralarda (TV, Youtube) haberleri, yorumları takip etmek, son yıllarda hepimizin dilini de, tavrını da olumsuz anlamda değiştirdi. Çocukları kullanmasınlar diye uyarıp durduğumuz halde, kötü ifade ve davranışlar yetişkinlerin normali olmaya başladı.
Sevgi sözcükleri, şefkat ifadeleri zayıflık belirtisi sanki. Çocuğuna “canım” diyen, iki saniye sonra eşine dostuna nefret sözcüğü haykırabiliyor. Mutsuzluk, umutsuzluk verici… Mutlaka çeki düzen vermeliyiz hem bireysel hem de ülkesel söylemlerimize. Bunu siyasilerden talep etmek de en doğal hakkımız, çocukların geleceği için.
Çocuklar en güzel Türkçe’yle en güzel kitapları okusunlar, en güzel resimlerden etkilensin, en güzel hayalleri kurabilsinler diye didinen nitelikli yüzlerce yüzlerce insanımız var. Bir kısmı öğretmen, bir kısmı yazar, kimisi çizer, kimisi çevirmen, editör, anne, baba… Hepsinin ortak noktası, gülen çocuklar, yaratıcı bir gençlik, kahkaha atmaktan çekinmeyen, sevgi saygıyla biçimlenmiş, birlikte yaşamaktan memnun mesut bir toplum.
En küçük birimlerde öğrenilir sevgi saygı dili… ailede, kardeşler arasında. Bu yıl gönülleri ve gözleri fetheden Kardeşler! kitabı (çev. Halil Türkden, Günışığı Kitaplığı) tam da bu konuda bize çok güçlü ama incecik bir cümle fısıldıyor. Öpücük Ne Renktir? ve Dünyanın En Yüksek Kitap Dağı gibi şahane kitaplarıyla da çok sevilen Katalan sanatçı Rocio Bonilla bu sefer iki kardeşi ele almış. Kitabın bir yüzünden, küçük oğlan ablası hakkında vızırdanmaya başlıyor; kitabın öbür yüzünden, yeteneklerinin peşinde koşan abla küçük kardeşi hakkında şikâyetlerde bulunuyor. İki kardeş tam da kitabın orta yerinde buluşuyorlar. Aman ne buluşma!
Bonilla da pek çoğumuz gibi kardeşliğin büyüsüne inananlardan. Ama kardeşlik derken, illa ki kan bağı aramak saçma. Kardeş bellediğimiz niceleri yaşamlarımızda en derin kökleri salan, bizimle birlik olanlardır. Kuzendir, okul arkadaşıdır, komşu çocuğudur… birlikte büyüdüğümüz en yakın candır. Didişirsin, tartışırsın, bazen kavga bile edersin de, hep paylaşmaklar, birlikte yapmaklar, birlikte uykusuzluklar, yolculuklar, ağlamaklar, gülmekler…
Çocuklara arkadaşlığı anlatabilmek, her tür kardeşliğin değerini fısıldayabilmek için yazarların zihninden yüzlerce binlerce roman, öykü dökülüyor sayfalara. Bu kitapların büyüsü desenlerle şerbetleniyor, yarınlar daha güzel, daha yaşanır olsun diye küçük kalplere sevgi akıtılıyor. Bu yüzden, edebi nitelikte bir çocuk kitabının değerine paha biçilemez; hep büyük küçük birlikte okuyalım dememin nedeni de bu zaten. Nefret dilinin yerini sevgi dili başka türlü alamaz çünkü.
Üç kitapla bir diziye dönüşen Berk’in maceralarını da Kaan Elbingil, mizahı öne çıkararak sevgi diliyle yazdı. Özellikle Berk Mucit Oldu ile çocuklar arasında çok sevilen dizinin (Günışığı Kitaplığı) şahane desenleri sanatçı Merve Atılgan’a ait. Berk’in mucit olması bir yana, Berk Operacı Oldu’da operacı olması diğer tarafa, son kitaptaki sürprizle dizi hepimizi kahkahaya boğdu: Berk ve Çıp Çıp Dedektif Oldu.
Çıp Çıp adlı köpekçiğin Berkler’in evine gelmesiyle, zaten fazlaca renkli olan ailede işler çığırından çıkıyor. Berk yeni bir meslek hayali kurmuşken, bir de ortak bulunca, Çıp Çıp’la birlikte mahalle nöbetine başlıyor hemen. Mahalle de, evlere şenlik… Okunmadan anlaşılamayacak bir komiklikler tufanı. Dili su gibi akan, benzetmeleri, kurgusu keyif veren çocuk kitaplarından eğlencelisi olur mu yaz aylarında!
Güzelim Türkçe’yi şahane kullanan yazarlara da, çevirmenlere de minnet borçluyuz. Bir örnek de burada: Soyut kavramlarla ve katmanlı kurgularla baş etmeyi seven çocuklara olduğundan daha çok, bir zamanlar Mark Twain’in kitaplarını okumuş anne babalar için Prens Oleomargarin’in Aşırılması (Can Çocuk) adlı renkli resimli özel bir kitap. “Harry Potter” dizisini Sevin Okyay’la birlikte çeviren Kutlukhan Kutlu’nun akıcı Türkçe’siyle gerçek bir hazine.
Kendinden uzunlara yaşam hakkı tanımayan bir kralın ülkesindeki yoksul mu yoksul Johnny’nin kısmen başından geçenler, Salgın ve Kıtlık adlı tavuğuyla yollara düşmesi, juju çiçeğini yemesi, bir yığın hayvanla dostluk kurması, mağaraya sığınmış “dev” insanlarla karşılaşması ve tabii şu komik isimli küçük prensin önlenemez son durumu…
Mark Twain’in yüz yıl önce kızlarına anlattığı masaldan kalmış bölük pörçük notları kullanan Philip Stead, Twain alıntılarını kendi metniyle kaynaştırarak benzersiz bir iyilik, cesaret ve şeref öyküsü yaratmış. Eski ve yeni çizim tekniklerini bir arada kullanan, ödüllü illüstratör Erin Stead’sa zarif, dokunaklı desenleriyle muhteşem bir görsel şiire imza atmış. Editör notunda vurgulandığı gibi “zamanın ötesine uzanan bir kitap” bu. Dilimize armağan eden Kutlukhan Kutlu’ya selam olsun.
“Dünya hem güzel hem tehlikeli,
hem neşeli hem kederli,
hem nankör hem cömert,
ve öyle çok, öyle çok şeyle dolu ki.
Dünya hem yeni hem eski,
Hem büyük hem küçük,
Dünya hem yırtıcı hem şefkatli
ve biz, her birimiz,
onun içindeyiz.”
* Bu yazı, Happy Nest Bülteni’nin Haziran-Temmuz-Ağustos 2019 sayısında, Müren Beykan’ın Gönül Çelen adlı köşesinde yayımlanmıştır.