23 Nisan neşesi yağsın ülkemize!

Adından bile neşelendiğimiz nisan ayı geldi geliyor derken, 23 Nisan kapımıza dayandı. Her yıl çoluk çocuk gülümsememize neden olan o şahane gün. Hep şiirle kutlamayı seviyoruz. Bu nisanı, geçtiğimiz ocak ayında 117. yaşını kutladığımız, “Türkçe’nin büyük şairi” Nâzım Hikmet’in bir şiiriyle kucaklayalım. Dünyaca ünlü şairimizin dizeleri yüreğimizde yankılansın, zihinlerimize açıklık versin bütün ay…

Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
 allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
 oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında
 dünyayı çocuklara verelim
 kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
 hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
 bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
 ……”

Gençleri, çocuklarımızı usta şairlerimizin şiirleriyle buluşturmak için, İshak Reyna’nın derlediği Gece Uçuşları (Günışığı Kitaplığı), günümüzden geçmişe 53 şairden seçme şiirler içeren bir hazine sandığı. Genç şair Gonca Özmen’den başlayıp geçmişin hoş sedası Yahya Kemal’e uzanan bir seçki. Şiir hepimize lazım.

Günışığı Kitaplığı’nın 2 Mart günü geniş bir öğretmen ve eğitimci katılımıyla gerçekleştirdiği 12. Eğitimde Edebiyat Semineri’nde Ayşe Özlem’le söyleştik. İki yıl üst üste öğrencileri Zeynep Cemali Öykü Yarışması’nda dereceye giren bu Türkçe öğretmenimiz, Bayrampaşa’da bir devlet okulunda çalışıyor. Başarısının sırrını sorduğumuzda kendi edebiyat tutkusunu öğrencilerine nasıl aşıladığını anlattı bize. Aradığımız sihirli formül, kendi heyecanımızı, tutkumuzu çocuklarımıza geçirebilmemizde saklıymış, daha iyi anlatılamazdı.

Yalnızca öğretmenler için değil, hepimiz için geçerli, neredeyse doğal bir çözüm yolu bu. Çocukların dünyasında kitap okumanın da, ondan keyif almanın da, düşünceleri yazarak ifade etmenin ve hatta kurgusal bir metin, bir öykü yazmanın da sırrı, yetişkinlerden kaynaklı bir etkileşimler zincirinin ucunda duruyor. Alışkanlıklarımız, düşünme biçimlerimiz etrafımızdaki –bizi gözleyen, örnekleyen– gençleri, çocukları etkiliyor. Yani “okumuyor” denen çocukların genellikle, okumaya zaman ayırmayan, ayıramayan aile üyeleri var demektir. Keşke, hepimiz dergi, çizgi roman da olsa, illa ki okusak.

Daha önce de yazmıştık, son başvuru tarihi (22 Mayıs) yaklaşan Zeynep Cemali Öykü Yarışması’nın bu yılki teması “yalan” olarak belirlendi. Temaya kılavuzluk eden cümle, sevgili Zeynep Cemali’nin Ankaralı adlı romanından: “Güneş ışınlarıyla uyandığımda, o akşam olanları anımsamaya çalıştım.” Çevremizdeki 6, 7 ve 8. sınıf öğrencilerini öykü yazmaya yüreklendirmeyi unutmayalım. Yarışmayla ilgili her tür bilgiye Günışığı Kitaplığı’nın internet sayfasından ulaşabilirsiniz.

Yalan deyince genç öykücülerin aklına bakalım ne tür yalanlar gelecek: Beyaz yalanlar, palavra kıvamındakiler, katmerliler, kuyruklular… Brigitte Labbé’nin ünlü “Çıtır Çıtır Felsefe” dizisinin (çev. Azade Aslan, Günışığı Kitaplığı) kitaplarından biri tam da bu konuda düşünmeyi kolaylıyor: Gerçekten ve Yalancıktan. Dedeniz size her yıl aynı hediyeyi almaya başladığında ya da kankanız hevesle çizdiği kötü bir resmi beğenmenizi beklediğinde… dosdoğru gerçeği mi söyleyeceksiniz, dedenizi/kankanızı üzmemek için gerçekten az da olsa sapacak mısınız? Dozu, biçimi farklı farklı beyaz yalanlar belki. Çocuklarla da, yetişkinlerle de tartışılacak önemde…

Masalları da yalan diye değerlendirenler vardır, ama adı üstünde masaldır onlar. Bin bir çeşit hayal ürünüyle biçimlenmiş fantastik hikâyelerdir. Bazen fazlaca sert, bazen fazladan da fazla akıldışı olaylarla ilerler. Çocuk kitaplarının çoğu böyledir aslında, fantastik kurgulardır. Gerçek hayatta olamayacak nice güzellik, şıp diye çıkıverir okurun karşısına, sevindirir, mutlu eder bizi. İşte, Gökçe Ateş Aytuğ’un resimli öyküsü Plan Paytak (res. Ceylan Aran, Çınar Yayınları) bunlardan biri. Bir hayvanat bahçesinin bakıcı lojmanında geçen bir öykü. Baba ve anne, kafeslerde yaşamaya mahkûm edilmiş hayvanların bakıcısı. Öyküyü anlatan çocuklarıysa, bu hayvanlar için en doğru çözümü bulmuş ve uygulamaya koymuş. Kimsenin ruhu duymadan hayvancıklar sırasıyla… Öyküyü ele vermeyelim burda, en iyisi çocuklarla birlikte okumak. Onlar daha kitap bitmeden ne yorumlar yapacak, ne çözümler önerecekler kim bilir.

Madem nisan ayını selamlamak için yazıyoruz, taze taze raflara çıkan “neşeli” bir kitabı da hemen analım burada. Ege’nin güneşini kitaplarına taşıyan Ahmet Büke’nin renkli resimli Zeyno Kitapları’na bambaşka bir öykü eklendi: Neşeli Günler (Günışığı Kitaplığı). Sanatçı Sedat Girgin’in desenleriyle canlanan öyküde Zeyno’nun ailesi işsiz kalıyor ve bir arkadaşlarının kıyı kasabasındaki evinde yaşamaya başlıyorlar. Hüzünlü gibi görünse de, dayanışmanın, arkadaşlığın neşesini yansıtıyor öykü baştan sona, okurun içini açıyor. Ege’nin mavisinde, güneşinde bir de şahane arkadaşa rastlarsanız, daha ne olsun, ne şehir değiştirme, ne taşınma, ne de kemer sıkma zorlu gelmez bir çocuğa…

Nâzım Hikmet’in dediği gibi, çocuklara bırakalım bu dünyayı, onlar Zeyno ve Neşe gibi el ele hayallere koşarken, dünya daha iyi bir yer olarak dönmeye başlayacak, orası kesin.

* Bu yazı, Happy Nest Bülteni’nin Nisan 2019 sayısında, Müren Beykan’ın Gönül Çelen adlı köşesinde yayımlanmıştır.

 

 

Scroll to Top
Scroll to Top