Mesele adını e-kitap koymak mı, e-öcülerden kurtulmak mı?

22 Ocak, Salı günü, Boğaziçi Üniversitesi’nde, Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği’nin (ÇGYD) daveti, Prof. Dr. Gülçin Alpöge ve Ayfer Gürdal Ünal’ın çabalarıyla Türkiye’ye gelen Prof. Dr. Junko Yokota ve Prof. Dr. William Teale’nin “Günümüzün Dijital Dünyasında Çocuk Edebiyatı” (Children’s Literature in the Digital World Today) başlıklı konferansını dinledik.

Konferansın verildiği Kriton Curi Salonu’nu terk ettiğimizde, çocuk kitaplarına paralel bir dijital dünyanın nasıl örneklerle zenginleştiği konusunda epey fikir sahibi olmuştuk. Elbette yeni sorularla çıktık oradan ki, amacımız da buydu.

Tabii konferans sonunda dile gelen temel sorular hep aynıydı: E-kitap, çocukların okuma kültüründe basılı kitabın yerini tutabilir mi? E-kitap adı altında üretilen “uygulamalar” (apps) çocuğa okumayı sevdirir mi, yoksa onu edebiyattan hepten soğutur mu? Bildiğimiz anlamda çocuk kitaplarının ve okuma biçiminin sonu mu geliyor?

İki akademisyenin sunumlarından ve Yokota’nın verdiği örneklerden sonra, bu son derece “makul” soruları biraz olsun geride bıraktığımı söyleyebilirim. Bunların yerine, cevabı üzerinde kafamı epey yoracağım iki yeni soruyla ayrıldım üniversiteden: Acaba biz çocuk kitabı yayıncıları, çok temel bir yanılgıda mı sıkışıp kaldık? Kendimizi hâlâ “kitapla” karşı karşıya mı sanıyoruz?

Çocuk kitaplarında e-kitap adı altında üretilen uygulamalar, kuşkusuz sayfa sayfa taranmış bir kitabın ya da elektronik okuyuculara göre düzenlenmiş salt, durağan bir metin ve desenin çok ötesinde. Çocuğa sunulan şey, sayfalarını sanal şıkırtılarla çevirip, önündekini bir kâğıtmışçasına okuyabileceği bir elektronik platform değil yalnızca. Ya da dinlerken uyuyacağı bir sesli kitap da değil. Sadece efektlerle, illüstratif oyunlarla ya da akan görüntülerle donatılmış rengârenk sayfalar da değil.

Illinois Üniversitesi (Şikago, ABD) Eğitim ve Müfredat Bölümü (Department of Curriculum and Instruction) profesörlerinden William Teale’nin, e-kitap ve benzeri uygulamaların eğitim amaçlı kullanımı üzerine çizdiği genel çerçevenin ardından, National Louis Üniversitesi (Şikago, ABD) profesörlerinden, Çocuk Kitapları Yoluyla Eğitim Merkezi Müdürü (Center for Teaching through Children’s Books) Junko Yokota’nın verdiği bazı örnekler bize, elektonik “e-” olmakla birlikte “kitap” olmaktan çıkmış bir dünyanın varlığını gösterdi. Kimi uygulamaya ya da “sözde” e-kitaba konu olan öykünün ya da metnin; bir ilham, fikir ya da içerik kaynağı olmaktan öteye geçmediğini gördük. Hatta çocuk edebiyatından yola çıkarak hazırlanan bazı elektronik uygulamaların (ya da app’lerin) birincil amacının, metni “okutmak” bile olmadığını anladık.

Aslında iç içe olduğumuz şeyi tanımlamak çok kolay: Çocuğun zevk alacağı, eğlenceli vakit geçireceği “oyun”lar üreten yeni bir pazar. E-ürünlü, e-öykülerle zenginleşmiş, e-oyunlu bir pazar. E-kitap, bu yeni dünyayı açıklamak için hem yetersiz hem de yanıltıcı bir terim artık.

Demek ki, elimizde, “farklı” bir ürün var. Üretimiyle farklı, kullanımıyla farklı. Yepyeni bir mecra ve o mecraya uyarlanmış bir içerik söz konusu. Buna bağlı olarak da farklı bir pazarla, ona bağlı farklı bir kültürle iç içeyiz. Dolayısıyla, salt bir rekabet, bir devirteslim algısına kapılmadan önce, oturup düşünmemiz  gerekiyor. Özellikle de biz yayıncıların.

Bugün hâlâ varlığını sürdüren üçboyutlu, maket kitapları düşünelim. Bu kitapların sunduğu eğlencenin kaçta kaçı “okuma” deneyimidir? “Çocuğu öyküye yakınlaştırmak, ısındırmak” amacının ne kadar başarılıp başarılmadığının farkında mıyız? Biliyor muyuz ki çocuğun dikkati bazen, sırf pencereden Çizmeli Kedi baksın ya da Kül Kedisi balkabağı arabasına koşsun diye sayfa kenarından çıkan karton dilleri ileri geri itmeye kayıyor ve öyküyü umursamıyor bile.

Ya çizgi roman? Romanı öldürdü mü? “Graphic novel” adı altında üretilen illüstrasyonlu roman özetleri, romanın yerine geçti mi?

“Filmini izledim, kitabını okumadım,” klişesi hâlâ kâbuslarımızı süslüyor mu?

Yoksa sinemanın artık bambaşka bir sanat, üretim ve anlatım biçimi olduğunu kabul mü ettik? Ya da çizgi romanın? Ya da öykülerden yola çıkılarak üretilen bilgisayar oyunlarının? Bu sanatın ve/veya üretimin epeydir bir adı var: Uyarlama.

Belki de çocuklara yönelik e-kitap ve her türlü e-öykü uygulamasını, yeni çağın teknolojisine göre yaratılmış yepyeni özgün, “yeni uyarlamalar” olarak görüp, bildiğimiz anlamda öykünün ve kitabın yerine geçen değil, hâlâ ondan beslenen yeni bir mecra olduklarınız anlamaya ihtiyacımız var artık.

Evet, çocuk için yeni uyaranlar var. Yanlış değil, teknoloji yine kendini yeniledi ve çocuğun dikkatini çeliyor. Evet, yine dijital dünyanın renkleri basılı ve statik kâğıdın önüne geçer görünüyor. Doğru, kitabın yine rakibi var. Hep oldu, hep olacak.

Esas soru, teknolojiyi neden bu kadar kolay ve korkutucu bir rakip olarak gördüğümüzde yatıyor belki de. Hayatın kendisi zaten kitabın önünde bir engelken; zorlukları, zorunlulukları, maddi öncelikleriyle kitaba hep rakipken, “iş” dediğimiz tek heceyle bile başımız dertteyken, neden teknoloji?

Daha ebeveynlerimizin, öğretmenlerimizin, yayıncılarımızın bile kitap okumadığı bir ortamda, çocukların ilgisini çekiyor diye teknolojiyi suçlayarak epey bir kolaya kaçmıyor muyuz? Okullarda estetik eğitimin verilmemesi, evde edebiyatın ve sanatın konu edilememesi, siyasi ve toplumsal düzlemde sanatın kendine bir öncelik bulamaması gibi devasa ve esaslı dertler dururken, e-kitap ya da e-öykü, neden vazgeçilmez e-öcülerimiz olmaya devam ediyor?

Yayıncılar ve yazarlar (çevirmenler dahil), gelin biz işimizi en iyi şekilde yapmaya devam edelim. Önüne geçilmez bir gelişime dair biçare hayal kırılıkları geliştirmek yerine, kaliteyi ve niteliği artırmak için elimizden geleni yapalım.

Çünkü öykülere olan ihtiyaç bitmedi. Bitmeyecek de.

Sadece insanın değil, teknolojinin de öykülere ihtiyacı var.

Scroll to Top
Scroll to Top